Dijitalleşmenin getirdiği yeniliklerle birlikte telefonlar hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Bu gelişmeler ile birlikte toplumun suç ve suçu işleme araçlarıda değişim gösterdi. Artık insanlar uzaktan uzağa elindeki bir telefon ile veyahut bir klavye ile sosyal medya üzerinden kolayca suç işleyebilmektedir. Bu yazıda insanların sıklıkla sorduğu sorulardan telefon görüşmesini kaydetmek suç mu delil olarak kullanılabilir mi sorusunu ele alacağız.
Telefon görüşmesini karşısındaki kişinin haberi olmaksızın kaydedilmesi hukuka aykırıdır. Delil olarak kullanılamaz. Ancak telefon görüşmesinin içeriği ceza yargılamasına konu olabilecek bir husus ise bu halde durum uygulamada gördüğüm kadarıyla farklı değerlendirmelere maruz kalmış durumdadır. Yani telefon görüşmesinde kişiler birbirlerine ceza yargılamasına konu olabilecek bir görüşme gerçekleştirdiyse Ceza Muhakamesi Kanunun uygulama alanı dahil edilmektedir.
Yargıtay, telefon görüşmesinin karşı tarafın izni alınmaksızın kaydedilmesine ilişkin verdiği bozma kararında kişiye karşı meşru müdafaa altında işlenen bir suçun kanıtlanması ve birdaha delil etme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle yapılan kaydı hukuka uygun bulmuştur. Bu kararda Prof Ersan hocanın hakaret, tehdit veya şantaj suçlarına muhatap olan ve o an konuşmaları kayıt altına alan mağdurun elde ettiği bu delilin hukuka uygun sayılacağı yönündeki çalışmasından alıntı yaptı.
Yargıtay kendi içinde bazı konularda karar birliğini oluşturamadığı ceza yargılamalarının olduğunu ve bu konuda o konulardan biri haline geldiğini söylemeliyim.
Benim şahsi fikrim hukuka aykırı delillerin elde edilmesini hiçbir şekilde kabul etmemektedir. Özellikle Ceza Muhakamesi Kanunu 135.madde çok açık bir şekilde düzenlenmiş olmasına rağmen bu kanun maddesine yorum getirilerek meşru müdafaa gibi halleri düzenlemek kesinlikle yanlış bir karar olacaktır. Kanunlarımız çok detaylı ve kazuistik yapıda olmasına rağmen uygulamada nedense her zaman problem yaşamaktayız. Uygulayıcılar yani hakimler kanunda bir boşluk olduğu takdirde karar yaratabilirler. CMK 135 çok açık iken yorum yapılması çok yanlış bir durumdur. Ayrıca hukuk güvenliği ilkesi ve kamu düzenini ilgilendiren bir karar olmakla birlikte kayıtlara hukuki itibar verilmesi özel hukuka sırayet eden bir tehlike ile de karşı karşıya bırakacaktır. Hangi şartta kayıt yapılabilir sorusuna şunu söyleyebilirim; Kişiye karşı bir saldırı varsa hakaret ediliyorsa, tehdir ediliyorsa, şantaj yapılıyorsa bu halde kendisi hakkında şikayetçi olunduysa ve bu görüşmeye istinaden bir suçlama yapılıyorsa o suçlamanın çürütülmesi amacıyla yapılabileceğini düşünüyorum. Ancak bir delil olarak kullanılmasına karşıyım. Bazen insanlar karşısındaki arayıp bir suç unsuru olmamasına karşın iftira atarak suçlayabilmektedir. İşte bu iftira sonrasında kişiye hakaret davası açılsın diyelim ki kişi elindeki bulunan kayıtları kullanabilmeli ancak kişi bu yargılamadan beraat ettikten sonra karşısındaki kişiye açacağı iftira davasında kaydettiği telefon görüşmesini kullanamamalıdır.
Günümüzde ceza muhakemesinin temel amacı maddi gerçeğe ulaşmak olmakla birlikte, klasikleşen bir retorik ile söylersek ne pahasına olursa olsun mutlak gerçeğe ulaşmak yerine, dürüst, temiz, adil bir yargılama ile önceden belirlenen usul hükümlerine uyularak maddi gerçeğe ulaşmak asıl hedef olmalıdır.
Ceza muhakemesinde her şey delil olma özelliği taşır. Bu delillerin hükme esas alınıp alınamayacağını, doğruluğunu yargıç serbestçe takdir ederek karar verir. Öğreti de buna “vicdani delil” veya “serbest ispat” sistemi denir. CMK 217. maddesi ile açık bir şekilde “serbest ispat” sistemini benimsemiştir. Ancak bu sistemin de bazı sınırlamaları vardır. Hukuka aykırı delil kullanılmaması ve delil değerlendirme yasağı, bunun önemli bir istisnasıdır.
Hukuka aykırılık ise CMK’nın 288. maddesinde tanımlanmıştır. “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi delilin elde edilmesi aşamasında bir hukuk kuralı ihlal edilmiş ise artık bu delil hukuka aykırıdır ve CMK 217/2 uyarınca dışlanması gerekir. Hukuka aykırılığı sadece delilin elde edilmesi aşamasında yasak sorgu yöntemlerinin kullanılmasına indirgememek gerekir. Hukuk kuralına aykırı davranılarak elde edilen her delil değerlendirme yasağı kapsamına girmelidir. Bir delilin kullanılması, hükme esas alınması hukuk kuralı ile çatışıyor ise artık bu delil dışlanmalıdır. Kullanılmama ve hükme esas alınmamayı kapsayacak şekilde bunu “hukuka aykırı delilin değerlendirme yasağı” olarak ifade edebiliriz.
Somut bir örnek ile açıklarsak Cumhuriyet Savcısı huzurunda ifade veren sanığın eşi CMK 45. maddedeki çekinme hakkını kullanmayarak eşi aleyhine delil olabilecek nitelikte ifade verdikten sonra yargılama aşamasında tanıklıktan çekindiğini bildirdiğinde artık Cumhuriyet Savcısı huzurunda verdiği ifade delil değerlendirme yasağı kapsamında kalacaktır. Aslında soruşturma aşamasında yasak bir yöntem kullanılmamıştır. Kendi isteği ile tanıklık yapmıştır. Ancak kovuşturma aşamasında çekinmekle ilk verdiği ifade hukuka aykırı hale gelmiş bu delil değerlendirme kapsamına girmiştir. Nedeni CMK 45. madde ile çelişir hale gelmiştir. Yargıtayımızın tanıklık konusunda yerleşik ve doğru uygulaması bu durumda delil değerlendirme yasağı yönündedir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi delilin hukuka aykırılığı kavramını delilin elde edilmesi sırasında yasak yönteme başvurulması ile sınırlamamalı bunun yerine CMK 217/2 ile benimsenen daha geniş olan “Hukuka aykırı delil” kavramını benimsemek gerekir.
CMK’nın 217/2 ve 206/2-a bendi hukuka uygun olmayan delillerin ispat süresinde dışlanmasını hükme bağlamıştır. CMK’nın 217/2. maddesi açık bir şekilde delilin dışlanması için hukuka aykırı elde edilmesini aramamış sınırlamayı genişleterek delilin hukuka uygun elde edilmiş olmasını aramıştır. Delilin hukuka uygun olmadığının tesbiti halinde artık yargıç bu delinin hükme esas alınıp alınmayacağı konusunda bir takdir hakkına sahip değildir. CMK’nın 217/2 ve 206/2-a da açık bir şekilde mutlak değerlendirme yasağını benimsediğinden hükme esas alınamaz.
CMK nispi değerlendirme yasağını benimsememiştir. Bu sistemi benimseyen ülkelerde hukuka aykırılığın ağırlığının değerlendirilmesi benimsenmiştir. Alman hukukunda etkili olan bu sistemde “değerlerin tartılması” suretiyle yargıç delilin dışlanması gerekip gerekmediğine karar verir. Ancak bizim CMK tarafından bu sistem benimsenmemiş hukuka uygun olmayan delilin dışlanması gerektiği açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Telefon görüşmeleri sonucu elde edilecek deliller konusunda bizi bağlayan ilkeleri koyan hüküm CMK 135. maddedir. Bu açık düzenleme görmezden gelinerek CMK 135. maddeki katalog suç içinde yer almayan hakaret suçu yönünden telefon görüşmesi sonucu elde edilen konuşmanın yine CMK 135/3 maddeye aykırı delil olarak kullanılması CMK 217/2 maddeye aykırıdır. CMK’nın 217/2. maddesi uyarınca elde edilen delil hukuka uygun değildir. Mutlak değerlendirme yasağı ilkesini benimseyen sistemimiz uyarınca bu delilin dışlanması hükme esas alınmaması gerektiği düşüncesindeyim.
telefon görüşmesini kaydetmek suç mu, Telefondaki konuşmaları kaydetme yasal mı konularına değindiğimiz bu makalede dava açmadan önce mutlaka bir ceza avukatı ile sürece karar verilmelidir.